Web sitemize hoşgeldiniz, 27 Ağustos 2025
REKLAM ALANI
Anasayfa » Sağlık » Kekemelik tedavisi kişiye özel olmalı!

Kekemelik tedavisi kişiye özel olmalı!

REKLAM ALANI
Kekemelik tedavisi kişiye özel olmalı!

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Dil ve Konuşma Terapisti Prof. Dr. Ahmet Konrot, çocuklarda 2 ila 5 yaş arasında ortaya çıkan kekemelik konusuna değindi.

Kekemelik kendiliğinden ortaya çıkıyor

Kekemeliğin kendiliğinden ve 2 ile 5 yaşları arasında ortaya çıkan bir durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Kekemelik her 100 çocuktan beşinde gözlenir. Kekemeliğe müdahale, kişinin yaşına göre tamamen farklılık gösterir. Okul öncesi dönem, okul çağı, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinin her biri farklı yaklaşımlar gerektirir. Bu nedenle okul öncesi dönemdeki çocuklar için ‘ne kadar erken, o kadar iyi’ prensibi geçerlidir. Diğer yaş gruplarında ise duruma özgü farklı yöntemler kullanılır. Kekemelik, ilk bakışta basit görünse de aslında yönetilmesi en zor konuşma bozukluklarından biridir. Çünkü bu durum sadece konuşan kişiyi değil, aynı zamanda ailesini ve sosyal çevresini de derinden etkileyen çok boyutlu bir sorundur.” dedi.

Kekemelik terapisi nasıl yapılıyor

Kekemelik terapisine ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Yaş fark etmeksizin, kekemelik terapisinde temelde iki ana yaklaşım bulunur, bunlar doğrudan ve dolaylı yöntemler. Özellikle okul öncesi dönemde sıkça başvurduğumuz dolaylı yöntemde, çocuğa müdahale etmek yerine çevresi düzenlenir. Bu, ailenin bakış açısını değiştirmeyi, onları bilgilendirmeyi ve sürece doğal gelişimin bir parçası olarak yaklaşmalarını sağlamayı içerir. Diğer yandan, doğrudan yöntemlerde ise değişim için farkındalık yaratmak esastır ve bu amaca yönelik terapiler uygulanır. En uygun yöntemi belirlerken çocuğun kişiliği, ailenin durumu ve dinamikleri gibi pek çok faktörü göz önünde bulundururuz. Bu nedenle, hangi yaşta olursa olsun, kekemelik tedavisi her zaman kişiye özel ve karmaşık bir süreçtir.” diye konuştu.

Hedefimiz, bireyi daha iyi iletişim kurabilen bir kişi haline getirmek

Kekemelik terapisinde üç yaklaşımın öne çıktığını dile getiren Prof. Dr. Ahmet Konrot, şöyle devam etti:

“Birincisi, klasik konuşma terapisi olan akıcılığın biçimlendirilmesidir. Bu yöntemde odak, çeşitli alıştırma ve egzersizlerle ‘kekemeliği nasıl kontrol edebilirim ve akıcılığı nasıl sağlayabilirim?’ sorusuna cevap aramaktır. İkinci yaklaşım ise kekemeliğin yönetilmesidir. Burada amaç kekemeliği tamamen ortadan kaldırmak değil, ‘onunla nasıl başa çıkabilirim ve hayatımı nasıl daha rahat sürdürebilirim?’ sorusuna odaklanmaktır. Üçüncü ve daha yeni bir yaklaşım ise bizim de Üsküdar Üniversitesi’nde uygulamaya başladığımız, kişinin konuşma şekline değil, iletişim becerilerini geliştirmeye odaklanan yöntemdir. Bu yaklaşımda hedefimiz, bireyi daha iyi iletişim kurabilen bir kişi haline getirmektir. Bu süreçte hem bireyin kendisiyle hem de ailenin farkındalığını artırmaya yönelik çalışırız. Görüldüğü gibi kekemelik, basit bir konuşma sorunundan çok daha karmaşık ve çok boyutlu bir konudur.”

Dil ve konuşma terapistlerinin alanı çok geniş

Dil ve konuşma terapistlerinin alanının çok geniş olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Görev tanımımız sadece dil ve konuşma bozukluklarını değil, aynı zamanda ses ve yutma bozukluklarını da kapsar. Bu alanların her biri kendi içinde derin ve farklı bir uzmanlık gerektirdiği için terapistler 4 yıllık kapsamlı bir eğitim alırlar. Örneğin, dudak-damak yarıklığı gibi ağız-yüz (orofasiyel) bozukluklarına bağlı sorunlarda, ameliyat öncesi ve sonrası için tamamen farklı terapi yaklaşımları gerekir. Bu noktada ‘yönetim’ kelimesini sıkça kullanıyorum, çünkü ailelerin ilk sorusu ‘Bunu nasıl halledebilirim?’ olsa da, asıl önemli olan ‘Bu sorunla nasıl baş edebilirim ve bu süreci nasıl yönetebilirim?’ sorusudur. Sorunu ortadan kaldırma isteği anlaşılırdır, ancak süreci doğru yönetmek çok daha karmaşık ve önemlidir. Bu nedenle, her vakayı kişiye ve ailenin dinamiklerine özgü olarak, ayrı ayrı değerlendirmek zorundayız.” şeklinde konuştu.

‘Kekemelik tamamen iyileşir mi?’ gibi soruların kesin bir cevabı yok

Dil ve konuşma bozukluklarının tanımı net olsa da yönetiminin son derece karmaşık ve çok değişkenli bir süreç olduğuna işaret eden Prof. Dr. Ahmet Konrot, şöyle devam etti:

“Özellikle ‘Kekemelik tamamen iyileşir mi?’ gibi soruların kesin bir cevabı yoktur. Sürecin nasıl ilerleyeceğini ancak yaşayarak görebiliriz. Bu belirsizlik nedeniyle bazı terapi yaklaşımları, kekemeliği tamamen yok etmeye odaklanmak yerine, bireyin ‘daha akıcı bir kekeme olarak bununla nasıl başa çıkabileceğine’ odaklanır. Bilimsel veriler umut vericidir; özellikle okul öncesi dönemde doğru müdahalelerle kekemeliğin tamamen ortadan kalktığı vakalar kanıta dayalı araştırmalarla gösterilmiştir. Ancak bu, her çocukta aynı sonucun alınacağı anlamına gelmez. Biz istatistiklerle konuşuruz ve kanıta dayalı uygulamalarda bile her zaman bir hata payı ve olumsuz sonuç ihtimali kaçınılmazdır.”

Dijital çağın çocukların konuşma becerileri üzerindeki etkisi 

İçinde yaşadığımız dijital çağın çocukların konuşma becerileri üzerindeki etkisine de değinen Prof. Dr. Konrot, Pek çok soru aileler tarafından bana getirilir: ‘Tablet kullanmalı mı? Bu, çocuğun iletişim becerilerini bozar mı?’ diye. İçinde yaşadığımız gerçeği bir görmemiz lazım. Ben WhatsApp’ta yazışırken düzgün cümleler kurmaya çalışıyorum ama bir genç ‘tamam’ yerine ‘tmm’ diye yazıyor. Şimdi hangisi doğru? Benim düzgün cümlelerle yazmam mı, yoksa WhatsApp’ın kendi jargonu mu? Dijital iletişimin de kendine özgü bir sistemi var ve o kendi mecrasını bulacak. İletişim becerilerini bozduğunu ya da bozmadığını söyleyebilecek kanıta dayalı araştırmaları yapmak mümkün olmadığı için de bunun cevabını vermek çok doğru olmaz.” şeklinde sözlerini tamamladı. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

REKLAM ALANI
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ