Web sitemize hoşgeldiniz, 04 Aralık 2025
REKLAM ALANI
Anasayfa » Gündem » Geleceğin Kozmetiği: Dikey Tarım, Biyoteknoloji ve Yeşil Üretim

Geleceğin Kozmetiği: Dikey Tarım, Biyoteknoloji ve Yeşil Üretim

Geleceğin Kozmetiği: Dikey Tarım, Biyoteknoloji ve Yeşil Üretim

Kozmetik sektörü son yıllarda önemli bir dönüşüm geçiriyor. Tüketici bilincinin artması, çevre dostu üretim talepleri ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımlar, piyasadaki ürün çeşitliliğini ve tercihleri hızla değiştiriyor. Bu dönüşümün en dikkat çeken başlığı ise kuşkusuz organik ve doğal kozmetik ürünlere yönelim.
Daha pahalı olmalarına rağmen organik ürünler klasik kozmetik ürünlere kıyasla çok daha fazla ilgi görüyor. Üstelik sadece ilgi değil, büyüme hızları da oldukça yüksek. Küresel pazar verilerine göre klasik kozmetikler yılda ortalama %4–5 büyürken, organik ve doğal kozmetik pazarının büyüme oranı %12–15 bandına kadar çıkıyor. Bazı segmentlerde bu artış %20’nin üzerine çıkıyor. Bu veriler, organik kozmetiğin hem tüketici davranışlarında hem de endüstriyel trendlerde belirleyici bir güç haline geldiğini gösteriyor.
 Bu değişimin konuşulduğu etkinliklerden biri de Acıbadem Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından düzenlenen ve yaklaşık 300 katılımcıyı bir araya getiren ACUCOS’25-Acıbadem Üniversitesi Kozmetik Sempozyumu oldu. Sürdürülebilir içerikler, yeşil ambalajlar, hayvan deneylerinin yasaklanmasının sektöre etkileri, dikey tarım ve biyoteknolojik hammaddeler gibi konuların ele alındığı etkinlikte de konuşan Sempozyum Başkanı ve Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yasemin Yağan Uzuner, doğal, organik ve yeşil kozmetiğe yönelik artan talebi bilimsel yönleriyle değerlendirdi ve sektördeki son gelişmeleri aktardı…

 

Yeni Trend “Yeşil Kozmetik”

Kozmetik dünyasında yaygın olarak kullanılan “doğal”, “organik” ve “yeşil” ifadeleri, benzer görünse de aslında birbirinden önemli farklarla ayrılıyor. Bu üç kavramın birbiriyle karıştırıldığını belirten Dr. Yasemin Yağan Uzuner, “Hepsi aynı anlama gelmiyor. Teknik olarak da aralarında ciddi farklar var. Yeşil kozmetik, son yılların en önemli trendlerinden biri. Bu ürünlerde özellikle çevreye duyarlı içerikler ve yeşil ambalajlar ön planda. Plastik doğada kaybolmadığı için ambalaj konusu çok önemli. Doğayla uyumlu, sürdürülebilir maddeler içeren ürünleri ‘yeşil ürün’ olarak kabul ediyoruz. Organik ve doğal arasındaki fark ise daha net. Organik zaten doğaldır ama organik üretim çok daha zor koşullarda yapılabiliyor. Örneğin organik tarımda yapay gübre kullanamazsınız, üretim alanı havaalanı ya da yol kenarında bile olamaz. Doğal ise ‘kaynağını doğadan almak’ anlamına geliyor, ancak her doğal ürün organik olmuyor” şeklinde konuşuyor.

Bir Ürünün “Doğal” Olduğu Nasıl Anlaşılır?

Tüketicilerin tek başına ürünün doğal olup olmadığını anlamasının çok zor olduğunu vurgulayan Dr. Yasemin Yağan Uzuner, “Ürünün doğal olup olmadığını anlayamazsınız. Bunun için Ecocert, Cosmos; BDIH, Soil Association, NATRUE gibi uluslararası sertifikasyon firmalarının logolarına bakmalısınız. Bu logoları taşıyan ürünler belli kalite, organik ve / veya doğal ürün standartlarına uygun üretilmiştir ve güvenilir ürünler kabul edilmelidir” şeklinde konuşuyor.

Kozmetikte hayvan deneyi konusu da sık sorulan başlıklardan biri. Dr. Yasemin Yağan Uzuner bu konuda net konuşuyor:
 “Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği yasa ve yönetmeliklerini uygulayan ülkelerde, 11 Eylül 2004’ten beri bitmiş ürünlerde, 11 Mart 2013’ten beri de hammaddelerde hayvan deneyi yapılması tamamen yasak. Türkiye de bu kurallara uyuyor. Firmalar, her hammadde için ‘hayvan deneyi yapılmamıştır’ belgesini almak zorunda. Ancak hayvan deneylerinin tamamen kaldırılması sektörde bazı kısıtlamalar da getirdi. Uzun yıllardır, hayvan deneylerinin yerine geçecek yeni test yöntemleri geliştirilmek üzere çalışılıyor. Kısa süre sonra ortaya çıkan etkiler, irritasyon, alerjik reaksiyonlar gibi etkileri inceleyebileceğimiz ve hayvanları kullanmadan yapabileceğimiz test yöntemleri geliştirildi. Ne yazık ki kozmetik ürünlerin veya hammaddelerin uzun vadeli etkilerini gösterecek test yöntemi henüz bulunamadı. Hammaddelerin uzun süre sonra nasıl etki edeceğini tespit edemediğimiz için de 2013’ten bu yana yepyeni hammaddeler sektöre sunulamıyor”…

Yeni kozmetikler ne kadar güvenli? 

Bu yasakların güvenlik açısından soru işaretleri doğurmadığını belirten Dr. Yasemin Yağan Uzuner, endişeye gerek olmadığını söyleyerek, “Yıllar önce güvenilirliği kanıtlanmış, ilaç veya gıda sanayii için geliştirilmiş hammaddeleri, geleneksel olarak yıllardır ya da yüzyıllardır kullanılagelen bitkisel ekstreleri kullanıyoruz. Ya da yıllardır kullandığımız hammaddelerin veya bitkisel ekstrelerin daha önce farkına varılmamış yeni etkilerini bulmaya devam ediyoruz; bu yüzden çok yenilikçi, hızlı inovasyonlarla yaşayan kozmetik sektörü hız kaybetmeden tüketicilerine yeni ürünler sunmaya devam ediyor. Ancak 2013’ten bu yana kozmetik üreticilere yepyeni hammaddeler sunulamıyor. Hem hammaddeler, hem bitmiş ürünler hayvan deneylerinin yerine geçen birçok alternatif test yöntemi de kullanılarak test ediliyorlar. Yasa ve yönetmeliklere uygun olarak üretilen her kozmetik ürünün mutlaka ‘güvenlilik raporu’ hazırlanmış olması gerekiyor. Bu nedenle yasa ve yönetmeliklere uygun olarak satışı sunulan ürünler tüketicilerin sağlığına zarar vermeyeceğinden emin olunarak satışı sürdürülüyor” şeklinde konuşuyor. 

Merdivenaltı Ürünlerden Uzak Durulmalı

Organik kozmetikte hem doğal hem de organik kaynaklı içerikler gerekli. Bu nedenle organik ürünlerin daha pahalı olduğunu belirten Dr. Yasemin Yağan Uzuner, “Doğal olan her şey faydalı da olmayabilir. Bitkilerin içerdikleri maddeler her zaman sabit oranlarda olmayabilir. Mevsimsel değişiklikler, hava koşulları gibi nedenler içerik değişikliklerine yol açtığı gibi, bazı bitkiler de zehirli veya insan sağlığına zarar veren maddeler içerebilirler” diyor.

Doğal olanın her zaman güvenli olmadığının altını çizen Dr. Yasemin Yağan Uzuner, “Doğal olan her zaman masum değildir. Sentetik hammaddelerle üretim bu yüzden daha kontrollü yapılabilir. Ancak bitkilerden elde edilen, Aloe Vera, Argan Yağı, Hyaluronik Asit gibi sayısız maddenin yapıları ve etkileri kanıtlanmıştır. Cildimiz, bir maddeyi kaynağına göre ayırmaz. Doğadan elde edilmiş veya sentetik olarak üretilmiş olması fark etmez. Cildimiz hangi madde emilim için uygunsa onu emer. Doğadan elde edilen hammaddelerin sayısı çok fazladır. Örneğin parfüm üretmek için yalnızca tüm çiçekleri kullanmıyoruz, bitkilerin kökü, kabuğu, bazen yaprağı bile kullanılıyor. Güzel kokan her şey parfüm içeriği olabilir. En büyük laboratuvar doğamızdır. Ancak ürünler kanun ve yönetmeliklere uygun üretilmeli. Merdivenaltı ürünlerden uzak durmak çok önemli” diyor.

Vegan Kozmetikler, Geri Dönüşümlü Ambalajlar ve Biyoteknoloji

Organik ve doğal ürün pazarının büyüme hızının, klasik ürünlerden daha yüksek olduğunu vurgulayan Dr. Yasemin Yağan Uzuner, tüketicinin giderek daha da bilinçlendiğine dikkat çekiyor:
“Tüketicinin bilinci arttıkça sektördeki eğilimler de değişiyor. Daha pahalı olmalarına rağmen organik ürünlere ilgi çok daha büyük. 2024 yılının 41,65 milyar dolar olan pazarın 2024 yılında 103,23 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. En hızlı büyüyen pazar da Amerika pazarı. 2024 yılında doğal kozmetiklerin pazar büyüme hızı %37 oldu.”
Hayvansal testlerin azaltılması, vegan içerikler ve geri dönüştürülebilir ambalajlardan giderek daha fazla söz ediliyor artık. Tüm bunların geçici bir trend olmadığını söyleyen Dr. Yasemin Yağan Uzuner, “Kozmetiğin geleceği bu yönde şekilleniyor. Organik ve doğal kozmetik trendi giderek daha da gelişecek. Gençlerin doğa bilinci ve sürdürülebilirlik konusundaki düşünceleri çok daha sert. Bu konulara çok önem veriyorlar, çok dikkat ediyorlar. Gelecekte klasik kozmetikler, yani sentetik yollarla elde edilen hammaddelerle üretilen kozmetik ürünler azalacak. Bu çok net. İlaçlarda da klasik yöntemlerle elde edilen hammaddeleri kullanma oranımız önümüzdeki 30 yıl içerisinde azalacak. Biyoteknolojik ilaçların oranı %80’lere çıkacak” diyor. 

Geleceğin Üretim Yöntemleri: Dikey Tarım ve Yeni Teknolojiler

Kozmetikte hammaddə üretiminin de dönüşeceğini vurgulayan Dr. Yasemin Yağan Uzuner, “Dikey tarım, yani topraksız üretim giderek yaygınlaşıyor. Genetiği değiştirmeden, kontrollü ortamlarda daha kaliteli doğal kaynaklar elde edeceğiz” diyor. Bu yöntemlerin hem sürdürülebilirlik hem de kalite açısından geleceğin ana yöntemlerinden biri olacağını belirten Dr. Yasemin Yağan Uzuner, gelecekte üretim yöntemlerinin değişeceğine, daha fazla doğa dostu olacağına dikkat çekiyor.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

REKLAM ALANI
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz